Popüler Sinema
Popüler Sinema
Ana Sayfa
Arama
arama
Üye
giriş yap
Follow @populersinema
Bölümler
VİZYON
SEANS BİLGİLERİ
ELEŞTİRİ>
HABER
DOSYA
RÖPORTAJ
DİZİ
EKRAN
BLOG
"banu bozdemir" için arama sonuçları
Eleştiriler
İçerik
Dansın Mitolojisi!
Daha önce kanlı canlı bir biçimde iki kere izlediğim ve hayranlık sınırlarımı katlayan Pina Bausch’u yıllar sonra Wim Wenders’in elinden çıkma, üç boyutlu olarak izlemek hem canlı performansın tatmininden uzak, hem de bir kadar heyecan vericiydi. Çünkü bedenin sınırlarını zorlayan, görsellikle desteklenen ve dansçıların mimikleriyle hız yapan bir gösteriydi.
İçerik
Üvey anne mi, üvey evlat olmak mı zor?
Can’ı Antalya Film Festivali’nin yarışmalı bölümünde izledim, aslında Antalya’nın ya da diğer festivallerin 'festival filmi' filmi mantığını kırmaya müsait bir anlatım içeriyordu, Selen Uçer’in performansı bana göre başarılıydı ama bazı şeyler düşündüğünüz gibi olmaz. (Jüri Özel Ödülleri geldi tabii Antalya ve Sundance’ten… )
İçerik
O ateş bizi de yaksaydı keşke!
Gülün Bittiği yer, Sözün Bittiği Yer ve Ateşin Düştüğü Yer… Farklı zamanlara, farklı sosyal durum ve insanlara vurgu yapan üç film, bir üçleme… Gülün Bittiği yer 12 Eylül’e ve o dönemde işkence gören ve sonrasında erkekliği kaybettiğini düşünen bir gencin psikolojisine odaklıydı. Umudun Bittiği Yer hasta oğlunu kurtarmak için helak olan bir babanın dramını anlatıyordu.
İçerik
Bebek sesine bulaşan korku!
Bir eve doğru tekinsiz adımlarla ilerleyen bir anne-çocuk gördüğümde filmin bizi ya psikolojik dehlizlere çekeceğini ya da ortada gerilimli, hatalıklı ve korkutucu haller içereceğini düşünürüm. Bunda etkili olanda Karanlık Su / Dark Water elbette. Annesiyle birlikte devasa sitelerinin küçük bir dairesine sığınmayı amaçlayan bu bedenler sığındıkları yerde de huzur bulamayarak hem kendilerini hem de bizi gerim gerim gererler!
İçerik
Tepenin Ardı’nda bir festival!
İstanbul Film Festivali’nin gediklisi sayılırım artık. Günde beş film izlediğim günlerden yavaş yavaş üç filmli günlere gelmeme bakılırsa bayağı yorulmuşum. 31 yıldır yapılan festivalde kimler geldi kimler geçti… Abbas Kiorastami’den Carlos Saura’ya kadar… Bütün klasikleri orada izledim, yönetmenlerime yönetmen, filmlerime filmler kattım. Hayatıma anlam, zamanıma değer kattım…
İçerik
Unuttun beni zalim!
Romantik komedilerin ya da romantik dramların formülü genelde ulaşılamayan, kaybedilen, kanırtan, gözyaşıyla birlikte kimi zaman gülünen, kimi zaman da daha diplere saplanılan bir durum barındırır!
İçerik
Ülkücüler de 12 Eylül’le hesaplaşıyor!
80’li yılların derin ve sarsıcı etkisiyle hesaplaşma içine giren sinemamız bu kez de bedel ödeyenlerin diğer ayağı olan Ülkücülere uzanıyor. İki saatlik belgesel 80’li yılların öncesi ve sonrasıyla sınırlı kalıyor ama günümüzde yükselişe geçen Kürt milliyetçiliğine bir kalkan oluşturmak için de ortaya konulmuş izlenimi uyandırıyor aynı zamanda!
İçerik
Üç gri balina vardı, geriye iki kaldı!
Konu çevre ve bir canlının hayatını kurtarmak olunca insanın izlediklerine dair bir sürü ayrıntı oluşuyor kafasında. Öncelikle Büyük Mucize 1988 yılında yaşanan, televizyonlara, makale ve hatta kitaplara (Thomas Rose’un kitabı Balinaları Kurtarmak) konu olan bir hikâyeden esinleniyor. Olay üç gri balinanın hızla oluşan buzullarda sıkışmalarını konu alıyor.
İçerik
Sesin ve gecenin böldüğü hayatlar
Ahmet Ümit ‘in aynı adlı romanından uyarlanmış bir film Bir Ses Böler Geceyi. Uyarlamaların kesinlikle romanla anılmasına ihtiyaç var. Çünkü romanların ayrıntısı bazen filmde hafif bir izdüşüm gibi kalakalır. Filmin çok dingin, sakin bir anlatımı var tabii bunun yanında satır aralarında kalmış ve filme yansımamış, o yüzden izleyeni bir adım ileriye taşımayacak ayrıntılar gizli. Örneğin filmin baş karakteri Süha’nın bir araştırma görevlisi olduğunu ve terk edilmiş gibi duran Alevi köyüne gittiğini anlamıyoruz, çünkü biz onu geri dönüşlerle anlatılmaya çalışan hayatında devrimci bir öğrenci olarak görüyoruz. Sonrası biraz kayıp!
İçerik
Belki de en iyisi doğaya sığınmak…
İnsanın doğayla çatışmasını konu alan filmleri merakla izlerim, içinde büyük oranda intikam barındıran, insanın her şeye tepeden bakan gücü karşısında doğanın onun bileğini büküverdiğini düşünürüm. Ama bazen doğanın tepesi atar ve insanoğlunu içinden çıkamadığı psikolojik durumlara sokar. Örneğin Antichrist’de insanın doğasının fazlaca bozulduğuna, Melancholia’da insanın üzerine abandığına, İnce Kırmızı Hat’ta ise insana fazlasıyla ‘anlamsızlık’ bahşettiğine tanıklık etmiştik.
İçerik
Gizemli Adaya Yolculuk
Bazı filmleri izlerken çocuk olmayı diliyorum, Gizemli Ada’ya Yolculuk’ta bu filmlerden birisi. Çünkü çocukluğun o saf algısıyla kurguya kalın bir çizgi çekip, o dünyanın içinde daha sahici dolaşmak mümkün. Üç serilik bir parçanın ikinci filminde keşke kaybolmasa, yok olmasa dediğimiz güzellikteki bir gizemli adaya düşüyoruz. İlki 2008 yılında çekilen Dünyanın Merkezine Yolculuk filmiydi. Jules Verne’in aynı adlı romanından uyarlanan filmde yine bambaşka bir dünyanın içinde bulmuştuk kendimizi. Yönetmeni aynı zamanda Ayı Yogi’yi tekrar hayatımıza sokan Eric Bervig’di…
İçerik
Entelköy Efeköy’e Karşı
Yüksel Aksu’yla ‘Dondurmam Gaymak’ filmiyle ilgili röportaj yaparken ondan filmi aşan sözler duyduğumu düşünmüştüm. Şöyle ki Bienal’de sergilenen eserlerin anlamsızlığı ve kimi zamanda basitliğinin öyle kallavi bir açıklaması vardır ki, esere bir kere daha bakarken ‘ben ne kaçırdım’ acaba dersiniz… Eseri yaratanın kafasındakilerin dökümüdür orada sergilenen ama açıklamalar nedense beni eserin kendisinden daha fazla etkiler! Dondurmam Gaymak Ege’de çekilen, komediyle sıvanmış, derdini ağrılı sancılı bir şekilde değil de güle oynaya anlatan bir filmdi! Evet bu 2005 yılında minimal patlamaya doğru giden sinemamızda tersine bir yoldu ve çok fazla eğlencelik kokuyordu! Yine de Yüksel Aksu’yla yaptığım röportajdan inanılmaz şekilde tatmin olmuştum.
Dosyalar
İçerik
HAYAT KADINI FİLMLERİ: Hem içilen hem de terk edilen kadınlar!
Sinemanın hayat kadınlarına göz atalım dedik. Vamp, çirkin, katil, yaralı, duygusal ve çekiciler… Ama hayatın sillesini her şekilde yemiş ve kaçıp kurtulma derdindeler! On tane farklı ama hemen hemen aynı noktaya demir atmış hayat kadını profillerini çıkardık… İyi okumalar
İçerik
Sinemanın Eşcinsel Yüzü
Eşcinselliği anlatan filmler ister gerçek hayattan uyarlansın ister kurmaca olsun, toplumsal baskının hedefinde olan, onun zorluğunu ve baskısını yaşayan kişi ve kişileri konu alıyor çoklukla. Beyazperdenin bu konuda engin bir deniz olduğunu o yüzden her filme ‘pembe ışık’ yakamadığımızı baştan söyleyelim…
İçerik
Tecavüz kaçınılmazsa filme çekelim…
Sinemacının cinselliği kullanışı bir hayli eski ve cazibeliyse, taciz ve tecavüzü anlatması da bir hayli eski, gerçekçi ve estetikten uzak… Tecavüz olunca işin ucunda bir de intikam duygusu oluyor.
İçerik
Kayıplarını arayan sinema!
İnsanın kaybolma halleri; kendinden kaçma, toplumdan ve bulunduğu ortamdan uzaklaşma ve zorunlu olarak bilinmeyen bir yerde tutulma olarak çeşitlilik gösterir. Kendinden ve kendi gerçekliğinden kaçma durumu bir nevi ıssızlık içerir ki, bu yazının konusu olmaya fazlaca aday değil. Ama sosyal ve siyasal nedenlerle coğrafi bir kaybolmanın eşiğine gelmiş, gözaltında ya da işkencelerde yitip gitmiş ve yakınlarının içinde bulunabilme ‘umudu’ bırakmış halleri anlatan filmlerin peşindeyiz bu kez… Bulur muyuz bulmaz mıyız bilmeden bir umudun peşindeyiz biz de…
İçerik
Hayatı Film Olanlar
Dünya tarihine damgasını vuran özel isimler beyazperdeye nasıl aktarıldı?
Röportajlar
İçerik
Yavuz Sepetçi: ‘Atatürk’ü verdiler de oynamadık mı’
Atatürk’ü oynamak her zaman haber değeri taşır, Atatürk’ü oynayan oyuncuyla ilgili mutlaka yorum ve haberler ortalıkta dolaşır. Ama bu kez Yol Ayrımı dizisinde Atatürk’ü canlandıran Ahmet Yavuz Sepetçi’nin benzerliği ve performansı çokça konuşuldu, konuşuluyor. O yüzden ben de ona kendisine yönelttim sorularımı. İyi okumalar…
İçerik
Erdem Tepegöz: ‘Seyirciyi bu filmden mutlu çıkarmak istemedim’
Zerre filmi Altın Portakal’dan En iyi ilk film, en iyi yönetmen ödülleriyle döndü, tabii en iyi sanat yönetimini de unutmayalım. Filmin atmosferi bir hayli başarılı ve gerçekçiydi. Filmin kadın oyuncusu Jale Arıkan çok başarılıydı, Altın Portakal’da neredeyse herkesin favorisiydi ama en iyi kadın oyuncu ödülünü kucaklamayamadı. Ama başka bir festivalde mutlaka alacak, ben inanıyorum. Jale Arıkan Ve Erdem Tepegöz’le Zerre’yi konuştuk…
İçerik
Reis Çelik: "Kadınlar, erkekten daha tutucu!"
Lal Gece Reis Çelik’in ‘çocuk gelinler’i konu aldığı son filmi. İlyas Salman ve Dilan Aksüt’ün rol aldığı film tek bir gecede ve tek bir odada geçiyor. Çocuk gelinle yaşlı damadın diyaloglarına dayanan film önemli bir soruna parmak basıyor. Reis Çelik filmini, Dilan Aksüt rolünü anlattı. İyi okumalar...
« Geri
1
2
3
4
İleri »
BOX OFFICE
TÜRKİYE
ABD
Tüm Liste
TÜRKİYE
1
ABD
1
Gezinti
Gezinti
VİZYONDAKİLER
SEANS BİLGİLERİ
ELEŞTİRİLER
HABERLER
DOSYALAR
RÖPORTAJLAR
DİZİ
EKRAN
BLOG
RSS
KÜNYE
İletişim
Bize Yazın:
Mesajınız...
Gönder
Max. 1000 karakter
Populer Sinema:
#txt
Mesaj Gönder:
Gönder
Max. 1000 karakter